Başarının Anahtarı: Hâkimiyet

Nerede başarılı olmak istiyor olursanız olun; o alandaki duruma, bilgiye, kişilere ve gelişmelere hâkim olmadan olmuyor… İster evde eşinizle ya da çocuklarla kurduğunuz ilişki olsun ister kariyeriniz ya da şirketinizle ilgili hedefleriniz; başarılı olmaksa amaç, o kilidi açan anahtarın adı hâkimiyet.

Şirketinizin başarılı şirketler arasında yer almasını, ya da içinde bulunduğunuz “birleşme dönemi”nin başarıyla geçmesini veya öngördüğünüz büyümenin başarılı bir biçimde sonuçlanmasını yahut yaşanan bir krizi hasarsız atlatmayı istiyorsunuz… Öncelikli ihtiyacınız nedir? Mevcut koşullara, gerçekleşebilecek gelişmelere ve karşılaşması muhtemel aksiliklere dair tüm bilgilere hâkim olmak, değil mi?

Bu bilgileri toplamak, analiz etmek ve belli bir düzende kurumun içinde bulunduğu gelişim süreciyle ilgili atanmış tüm yöneticilerin önüne birer kopyanın servis edilmesini sağlamak size düşünemeyeceğiniz kadar büyük zaman kazandırabilir…

Peki bunu kim yapacak? Konuyla ilgili atanmış yöneticiler mi? Ya yapmakla yükümlü oldukları işler? Aksar mı dersiniz? “Aksatmazlar canım…” demeden önce bundan ne kadar emin olduğunuzu düşünmek iyi olabilir… Birçok kurumda yöneticilik yapmış biri olarak biliyorum ki çoğu yöneticilerin koltuklarının altında birden çok karpuz var… Ve üst yönetim ya da patronajın düşündüğü kadar kolay yürümeyebiliyor ekstra verilmiş görevler.

İşlerin istediğiniz gibi yürümesini engelleyen şeyle tanışın:

Kasıtlı bir dirençten söz etmediğimi baştan söyleyeyim. Öylesine “direniş” demek daha doğru zaten… Fazladan iş yükü iki direnç yaratmaya eğilimlidir. Birincisi doğrudan işi verdiğiniz yöneticiyle ilgili olabilir, “Sanki yetmiyor bunca çalıştığım bir de başıma çıkardığı angaryaya bak!” diye söylenmesi bile işlerin yavaşlaması için yeterince büyük bir direnç yaratacaktır ki; birçok kurumda örneklerini bizzat gördüğüm çok daha önemli dirençler yaşandı. İkinci direnç ise yöneticinin ekibinde çalışanların bilinç altlarındaki korku ve endişelerden kaynaklanacaktır ki bunu tespit etmek oldukça zordur. Zira bir ast, üstünün sorduğu her soruya açık, net ve dürüst cevap vermeyebilir ve bu da oldukça doğaldır.

Bu sorunlar; değişim, gelişim, büyüme ya da birleşme aşamasındaki şirketinizde, sürecin hemen başında, ihtiyaç duyduğunuz en önemli unsur olan bilgiye ulaşmanızı kısıtlayacak ve hatta bazısına erişimi tamamen engelleyebilecektir.

Sözün özü: İhtiyaç duyduğunuz tüm bilgilere sahip olmak size vakit kazandırsa da bu bilgileri zaten başka görevlerle uğraşan ve birbirleriyle ast-üst ilişkisinde olan kişilerden istemek korkunç bir vakit kaybına neden olabilir! Şimdilik bunu aklınızın bir köşesinde tutabilirsiniz.

Çalışanların tamamı şirket için doğru kişiler mi?

Elbette seçtiğiniz elemanlar güvenilir ve başarılıdır… Sadece bu artık tek başına yeterli değil. Çalışanların kişisel vizyonları şirketin vizyonuyla uyumlu mu mesela? Ya da şirketin hedefleri ve stratejik yol haritasıyla çalışanların hedefleri arasında uçurumlar yok değil mi? Eğer kişisel vizyon ve hedeflerle şirketin vizyon ve hedefleri arasında uyumsuzluk varsa iki tarafta birbirine iyilik yapmaktan ziyade, sonunda can sıkıcı bazı deneyimler yaşayabilecekleri bir ümitsiz beraberlik içinde olabilirler…

Bu uyumu sizce kim, ne zaman ve nasıl tespit edebilir, şirkette? Yöneticiler ve astlar arasında yukarıda bahsettiğimiz hadise bu konuda da geçerli. Eğer hadise kişilerin profesyonel hedef, potansiyel ve performansları ise; bu tip konularda yüzde bin tansiyon olur ve süreç sağlıklı sonuç vermez… Uyum veya uyumsuzluğun varlığını tespit edebilmek için şirket içi profesyonelleri kullanmak yüksek ihtimalle istenen objektif çözümü sağlamayacaktır.

“Şirketin belirlenmiş bir vizyonu ve hedefleri yok” mu dediniz?

Elbette bu uyum veya uyumsuzluğu tespit edebilmek için en başta gereken; şirketin bir vizyonunun ve o vizyona ulaşmak adına her departman için ayrı ayrı belirlenen ara hedeflerle oluşturulmuş stratejik bir yol haritasının olmasıdır. Bir vizyon ve sizi o vizyona ulaştıracak harita elinizde yoksa, sürekli değişim ve gelişim gerektiren 21. yüzyıl iş dünyasında kaybolmak veya düştüğünüz bir çukurun içinde debelenirken unutulmak işten bile değildir!

Eğer büyümekte, gelişmekte, birleşmekte, kriz atlatmakta olan bir şirketse söz konusu olan; tüm bu iş yükü getiren süreçlerde sakin kalmayı başaran, şirketin olumlu geleceği için yöneticilerle birlikte ilerleyen, ancak çalışanların her anlamda güveneceği objektif birine ihtiyaç kaçınılmazdır.

“Kurumsal Koçluk” burada girer devreye:

• Vizyonunuzu belirler, gerçekçi, ulaşılabilir ve ölçülebilir ara hedeflerle stratejinizi kurarsınız…
• Kaliteli insan kaynağı bulmak ve adayların şirket vizyonuna uyumları konusunda iş yükünüzü hafifleten ve güvenilir danışmanlık alırsınız…
• İstihdam edilen insanları ve mevcut çalışanları bir ekip haline getirip, tek bir güçlü yumruk gibi hareket etmeleriniz sağlarsınız…
• Her bir çalışanı, profesyonel anlamda belirlenmiş kendi özel hedeflerine uygun hazırlanmış şirketinize özel eğitimlerle geliştirirsiniz.
• Çalışanlarınızın özel ve mesleki hayatlarını dengelemelerini kolaylaştırır, şirkete karşı aidiyet hislerini güçlendirirsiniz.

Üstelik bunları yaparken de;

• Çalışanlar arasında gereksiz çatışmaları engellersiniz.
• İK kalitenizi yükseltirsiniz.
• Mutlu ve şirkete bağlı çalışanlar yaratırsınız.
• Sadece işi profesyonellere bırakıp, çalışanlarınızı da işlerine odaklanmış tuttuğunuz için değil; sürecin devamında hedefler belli, çalışanlar mutlu olduğu için de büyük zaman tasarrufu yaparsınız.

Böylece;

• Şirketin vizyonunu düşündüğünüzden çok daha hızlı, kolay ve daha az engelle gerçekleştiriverirsiniz.
• Bu kaçınılmaz bir şekilde, müşteri memnuniyeti ve yüksek kârlılık demektir!

Tüm bunları, şirketin değerlerini, kişiliğini ve hedeflerini çok iyi anlamış profesyonel koçlarla yürüttüğünüz takdirde sağlıklı ve ölçülebilir büyüme, -elde olmayan dünya çapında gelişme ve hadiseler olmadığı sürece- garantidir… Çünkü mevcut bilgiye de personele de olası risklere de hedeflere ve stratejilere de hâkimsinizdir!

21. yüzyılın baş döndürücü hızında kurumsal koçluk, tam da bu yüzden yani sizi “hâkim kıldığı” için olmazsa olmazdır…

Her şirket için!