Başarının Anahtarı: Hâkimiyet
13 Eylül 2017
Beynimizdeki Negatif Eğilim
19 Ağustos 2018

VAH BAŞIMA GELENLER !..

BİLİM AÇIKLADI:
HER GÜN ŞİKÂYET EDENLERİN BEYNİNE NE OLUYOR?

Makalenin İngilizce Orijinali için tıklayın.

“Düşünce beynin yapısını değiştirir… Daha önceden tedavi edilememiş takıntı ve travmalarını, düşünceleri sayesinde beyinlerini yeniden yönlendirerek tedavi eden insanlar gördüm.”

Norman Doidge
Kanadalı psikiyatr ve Kendini Değiştiren Beyin kitabının yazarı

“MUTLU HAYAT: Sürekli Mutluluk İçin 25 Basit Uygulama” e-kitabını size gönderebilmem ve
eğitim, etkinlik ve çok özel fırsatlardan tam zamanında haberdar olmak için:

 

NÖROPLASTİSİTE(*) İYİ Mİ KÖTÜ MÜ?
BU TAMAMEN SİZE BAĞLI!

(*) Nöroplastisite; çeşitli iç ve dış uyaranlara bağlı olarak beyindeki nöronların ve bunların oluşturduğu sinapsların yapısal özellikleri ve işlevlerindeki değişikliklerdir.
İnsan, bütün hayatı boyunca beynini yeniden biçimlendirebilir.

İnsan beyni yeniden biçimlendirilmeye son derece yatkındır. Onu bir oyun hamuru gibi şekillendirebilirsiniz; elbette oyun hamuruna verdiğinizden birazcık daha fazla zaman ve emek vererek.

Son 20 yılda gelişen nörobilim ve beyin görüntüleme teknolojileri sağ olsun; günümüzde kesin olarak söyleyebiliyoruz ki insan beyni yeniden yapılandırılmak konusunda büyük yatkınlığa sahip… Ve onu yeniden yapılandıracak mühendisler de bizleriz.

Kanadalı psikiyatr ve Kendini Değiştiren Beyin kitabının yazarı Norman Doidge’un söylediklerini hatırlayalım: “Düşünce beynin yapısını değiştirir… Daha önceden tedavi edilememiş takıntı ve travmalarını, düşünceleri sayesinde beyinlerini yeniden yönlendirerek tedavi eden insanlar gördüm.”

Birçok açıdan değerlendirildiğinde nöroplastisite gerçekten de muhteşem bir şey. İşte bunun birkaç sebebi:

  • Nöroplastisite ile zekâmızı (IQ) arttırabiliriz.
  • Hayatımızı dönüştürebileceğimiz beceriler öğrenebiliriz.
  • Belirli beyin hasarlarını iyileştirebiliriz.
  • Duygusal zekâ açısından daha yetkin olabiliriz.
  • Hayatımız boyunca birilerinden öğrendiğimiz ve bize zarar veren davranış, inanç ve alışkanlıklardan kurtulabiliriz.

Bir de madalyonun diğer yüzü var; beynimizi çok daha fena hale getirecek şekilde de biçimlendirebiliriz. Çok şükür ki öğrendiklerimizi unutma kabiliyetimiz var: Böylece bize zarar veren inanç, davranış ve alışkanlıklardan kurtulup hayatımızı yeniden düzene koyabiliyoruz!

İNANÇLAR BEYNİ DEĞİŞTİRİR

Nöroplastisite ve nöropsikolojinin öncülerinden Donald Hebb’in çok meşhur bir deyişi var: “Neurons that fire together, wire together.” – Türkçeye “Birlikte ateşlenen nöronlar (beyin hücreleri) birleşirler” diye çevirebiliriz.

Dünyanın şu anda belki de en ünlü nörobilim insanı Dr. Michael Merzenich, Hebb’in bıraktığı yerden devam ederek; düşüncelerimizle beyinde meydana gelen yapısal değişiklikler arasındaki ilişkiyi ispatladı:
– Düşüncelerimiz (yani Birlikte ateşlenen nöronlar)
– Beynimizde yapısal değişiklikler oluşturuyor (yani nöronlar birleşiyor)

Dr. Merzenich’in sayısız buluşunun arasından en önemlisi bu olabilir:
Deneyimleriniz, davranışlarınız, düşünce alışkanlıklarınız, düşünce kalıplarınız ve olan bitene verdiğiniz reaksiyonlar beyninizin kendini nasıl yapılandırdığından bağımsız değil… Doğrudan alakalı!

Olumsuz düşünce alışkanlıkları beyninizi kötü yönde değiştirirken olumlu olanlar beyninizi daha iyi yönde değiştiriyor.

NÖROPLASTİSİTE VE HASTALIK

Bakın, phD ve “The Upward Spiral: Using Neuroscience to Reverse the Course of Depression, One Small Change at a Time” kitabının yazarı Alex Korb ne diyor:

“Depresyondaki birinin beyninde temelde hiçbir bozukluk/yanlışlık yoktur.  Basitçe anlatmak gerekirse sinirsel devrelerin belirli bir şekilde ayarlanmış olması bir depresyon kalıbına doğru eğilim yaratıyor. Bu kalıp, beynin; stres, alışkanlıklar, planlama, karar alma gibi birçok şeyi nasıl ele alacağını belirleyen tüm o devrelerin dinamik etkileşimiyle ilgili. Ve bir düşünce biçimi kalıba dönüştüğünde, beyinde düzinelerce ufak değişikliğe sebep oluyor. Bu da bir Sürekli Düşüş (*) hali yaratıyor.

(*) Downward Spiral’ın Türkçe karşılığı yok… Terimin anlamını kaybetmemek adına “Sürekli Düşüş” olarak çevrilebilir.
Tam anlamı şöyle: Kendi kendini besleyerek bir durumu giderek daha kötü hale getiren bir dizi düşünce ve/veya eylem.
İçinde bulunduğu durumu kendi kendine ve kuvvetle desteklediği için herhangi bir kısır döngüden çok daha kötüdür.

ŞİKÂYET ET ve BEYNİN DEĞİŞSİN!

Haydi, gelin biraz daha netleştirelim hadiseyi: Bakalım olumsuz davranışlar -özellikle de şikâyet- beynin yapısını nasıl değiştiriyormuş.

Hepimiz o sürekli olumsuz düşünen kişiyi tanıyoruz. Hepimizin hayatında tanıdığı böyle negatif; hiçbir şekilde tatmin ol(a)mayan en az bir kişi var.

Olumsuz tipler, neredeyse istisnasız bir şekilde her seferinde şikâyetçilerden çıkar. Daha da beteri şikâyetçiler düşüncelerini kendilerine saklamayı da beceremezler; dinlemeye ne kadar isteksiz olurlarsa olsunlar, mutlaka bir kurban bulup şikâyetlerini onların kulaklarına akıtırlar.

Arkadaşları ve ailesi için şüphesiz son derece can sıkıcı tipler olan bu felaket tellallarına kızıp onları cezalandırmaktansa onları anlamaya çalışmak daha doğru.

Şunu kabul etmemiz gerek; hepimiz zaman zaman şikâyet ediyoruz. Aslına bakarsanız Clemenson Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma deneyimlerle ortaya koymuştur ki istisnasız herkes söyleniyor. Ama bazılarımız bunu diğerlerinden daha fazla yapıyor… Çok daha fazla!

Şikâyetçileri 3 genel gruba ayırabiliriz:

İlgi Dilenen Şikâyetçiler: Şikâyet ederek ilgi toplama peşindeki insanlar, daima diğerlerinden daha kötü durumda ve onlardan daha şanssız olduklarını anlatıp dururlar. İşe bakın ki, ilgi çekmek için şikâyet etmek dışlanmaya neden olur rasyonel insanlar bu tip şikâyetçilere ilgi gösterip zihinsel enerjilerini onların olumsuzluklarına harcamaktansa onları dışlamayı tercih ederler.

Kronik Şikâyetçiler: Bu arkadaşların şikâyet etmedikleri bir an yok gibidir; sürekli bir şikâyet halindedirler. Eğer bu “Vah başıma gelenler” tribini dillendirmeddiklerinde bile bu konuda düşündüklerinden emin olabilirsiniz.

Psikologlar bu zorlayıcı davranışa “Rumination” (Geviş getirme) terimini uygun görmüşler. Açıklaması da şöyle: Sonuçlandırmak veya tamamına erdirme olmaksızın aynı düşünce veya sorun üzerinde tekrar tekrar durmak. Ne yazık ki bu direkt olarak depresif ve endişeli bir beyinle ilgilidir.

Düşük EQ’lu Şikâyetçiler: EQ, bildiğiniz gibi “Duygusal Zeka” demek ve insanın duygusal anlama/anlamlandırma yeteneğiyle ilgileniyor.

EQ’su düşük insanlar sizin bakış açınızla hiç ilgilenmezler; düşünce ve duygularınızla da. Siz onların yankı tahtası olabilirsiniz ancak; tuğladan bir duvar! Ve her fırsatta da kendilerini anlatıp dururlar.

PEKİ, SUÇLU BEYİN Mİ?
CEVAP (ÇOĞU ZAMAN) “EVET.”

Kabul edelim ki negatif insanlar böyle hissetmek istemezler… Kim ister ki?

Eğer beyin sürekli şikâyet gibi olumsuz davranışlara maruz bırakılır ve bu sürekli tekrar eden bir döngüye dönüşürse, kaçınılmaz olarak düşünce sürecimizi değiştirecektir. Değişen düşünceler inançları değiştirirler ve değişen inançlar da davranışları.

Beynimiz zaten olumsuzluğa eğilimlidir (Negativity Bias): Basitçe açıklamak gerekirse beynimizin olumsuz koşullara olumlulardan çok daha fazla dikkat etme eğilimi vardır. Nedenini merak edenler buraya tıklasın.

Nörobilim insanı ve “Buda’nın Beyni” kitabının yazarı Dr. Rick Hanson, olumsuzluk eğilimini şöyle açıklıyor:

“Negatif uyaranlar, aynı derecedeki pozitif uyaranlardan daha fazla nöral aktivite yaratıyorlar. Aynı zamanda çok daha hızlı ve kolay algılanıyorlar.”

“Tekrar”, tüm öğrenme türlerinin anasıdır. Eğer sürekli olumsuza odaklanarak şikayet etme davranışını tekrarlıyorsak, beynimizin olumsuzluk eğilimini devamlı tetikliyor ve daha depresif ve endişeli bir beynin nöronlarını tekrar tekrar ateşliyoruz ve o nöronların birleşmesini sağlıyoruz.

Sürekli tekrarlayarak kendi olumsuz davranış alışkanlığımızı kendimiz yaratıyoruz.

İŞİN OLUMLU YANI…

Bir insanın sürekli mutlu ve şanslı olması mümkün değil ve bunu denemeye kalkışmak anlamsız.

Öte yandan olumsuz düşünmeye karşı somut adımlar atabiliriz.

Yapılan araştırmalar defalarca gösterdi ki meditasyon ve “mindfulness” (Farkındalık) olumsuz düşünceyle başa çıkmanın en güçlü gereçleri.

Kuzey Carolina Üniversitesi’nde, pozitif psikoloji araştırmacısı Barbara Fredrickson ve çalışma arkadaşları, her gün meditasyon yapanların yapmayanlara kıyasla daha fazla olumlu duygu sergilediklerini kanıtladılar.

3 aylık bir deney sonrası Frederickson’ın ekibi “Her gün meditasyon yapanların farkındalıklarını arttırdığını, yaşamda amaçlarını hissettiklerini ve sosyal anlamda desteklerinin arttığını, öte yandan hastalık semptomlarının da azaldığını” tespit etti.

GÜNDE EN FAZLA 15-20 DAKİKA

Alıp verdiğiniz nefese odaklanmayı da içeren temel meditasyonu öğrendikten sonra kendinize en uygun zamanlarda bir meditasyon programı çıkarın.

Günde sadece 15-20 dakikalık meditasyonun hayatınızda ve beyninizde yaratacağı muazzam değişimi deneyimlemek için tek yapmanız gereken başlamak… Şimdi.

tolga@kutluajans.com

Kendinize yatırım yapmak ve daha iyi hissettiğiniz bir hayatı yaratmak konusunda çalışmaya arzuluysanız bana yazın…
Beyninizin nöronlarını çok işinize yarayacak bağlantılarla birleştirelim!

“MUTLU HAYAT: Sürekli Mutluluk İçin 25 Basit Uygulama” e-kitabını size gönderebilmem ve
eğitim, etkinlik ve çok özel fırsatlardan tam zamanında haberdar olmak için:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir